18 Şubat 2018 Pazar

Kardeşlik Ruhu Yaratmak


Benim oğlanla kızın arasında dokuz yaş var arkadaşlar.  Şu ara her ikisi de kendi bireyselliği, "özel" olma çabalarıyla boğuşuyorlar.
Oğlan 11,5 yaşında, odam da odam diyor.  Hiç bir şeyine kardeşinin ellemesini kurcalamasını istemiyor.  Kız 2,5 yaşında, o melek gibi hanım hanımcık pamuk kızım yeri geliyor öyle sendromlara giriyor ki, mümkün değil ikna etmek.  Tabi abisinin odası onun için saklı bir cennet.  Raflar dolusu lego figürleri, oyuncakları, boyalar, ıvır zıvır... En rahat o evde yokken yaklaşabiliyor odasına.  Ben sürekli yanında oluyorum ki aman aynen aldığımız gibi bırakalım her şeyi diye.

Tabi bu durumda sürekli hakem pozisyonunda oluyor anne-baba.  Hatta her yaşta öyle bence de, hatta eğer yaş farkı çoksa büyükten idare etmesini istiyoruz "Bak kardeşin merak ediyor, sen de aynen öyleydin (hatta daha ellek), izin ver baksın, alsın, incelesin, kırmadan bırakmasına yardım et" falan  sürekli ikna çabaları.

Herkes kendi bencilliği ve bireyselliğinde boğuşurken kardeşlik ruhu pek gelişmiyor sanki.  Sık sık bunları düşünürken, geçenlerde öyle bir kenetlendiler ki birbirlerine, inanamadım.  Tabi o noktaya kolay gelmediler, biraz acılı bir süreçti ama iyi oldu : )

Geçen pazar akşam! Saat 9 olmuş, evde bir iki arkadaş, çocukları falan pizza partisi yapmışız, dağılmak üzere herkes, oğlan bir ödev pırtlattı. "anne fenden ödev vardı".  Şimdi ben bu ödevi cumartesiden duymuştum ama pazartesi için olduğunu bilmiyordum, gerekli uyarımı yaptım, işime baktım, 6. sınıfa gidiyor artık uzaktan takip ediyorum ödevlerini.  Tabi hemen yarına olduğunu öğrenince tutuştu bu, benden yardım istiyor.

Herkes dağıldı, bir hışımla geçtim odasına yardım ediyorum, bu sırada kızla babası ilgileniyor ama, geliyor gidiyor abisinin keçeli kalemlerini istiyor (kendisine o gün yepisyeni keçeli kalem almışım, illa abiminki diyor), oğlan buna sinir oluyor, odasından atıyor falan, kaos!! Bir de Türkçe ödevi çıkmadı mı aradan!! Ben dellendim, Allah ne verdiyse bağırıyorum artık hem kendini, hem beni, hem kardeşini bu hallere düşürdüğü için..

Bir yandan kızı kendi boyalarını kullanmaya ikna etmeye çalışırken sinirde level atladım, "yeni boyalarını kullanmayacak mısın ceren? çöpe atıyorum o zaman" dedim.  (Çöpün poşetini yeni değiştirmişim tabi, atsam da geri alınır içinden kıps ;) Attım çöpe.  Tabi o da ağlamada level atladı, salya sümük, çöpe ellenmeyeceğini biliyor ama boyaları da almak istiyor falan. Oğlan da ağlıyor odasında...

Bir süre hiç bir şey yapmadım.  Fen bitti, Türkçeyi kendisine bıraktım.  Boyalarla ilgili o noktadan geri dönmemem gerekirdi, en azından gözünün önünde, ama anlaşma yapmaya çalışarak falan gittim çöpten aldım boyaları, odasına koydum kızın.  Tabi sinir tepede çarpına çarpına ortalığı-mutfağı topluyorum bu arada.  Bi baktım iki salya sümük, oğlanın odasında kenetlenmiş, kadife kadife ses tonlarıyla birbirlerine sığınmışlar:))

-Gel ceren gel.. Al boyalarımı...
-Abicim benim sandalyemi getirebilir miyim?
-Git getir, yanımda yap.
-Tamam abicim. Anne burnum akıyor burnumu siler misiiiiiiiin? (Bana bağırıyor odadan, ben mutfaktayım)
-Gel ceren gel ben silerim deyip elinden tutarak getirdi kardeşini mutfağa, hık de bakiyim diyor bi de: ))) güzelce sildi burnunu kardeşinin, elinden tutarak geri gittiler odaya, biri ödev yaptı biri resim.


Abimle kendimi hatırladım, çoğu zaman en güçlü yakınlaşmalar anne babamızdan yediğimiz azarlar sonrası olurdu küçükken.  Birbirimizi en iyi biz anlardık o anlarda.

E her zaman böyle acılar mı yaşatacaz canım birbirlerine kenetlensinler diye diyebilirsiniz, haklısınız.   Sonrasında bariz bi yakınlaşmaları oldu mu? Çok gözlemlemedim.  Ama ne kadar kızsa da oğlan yine de sabır konusunda çok ilerleme kaydetti.  Sonuçta kardeşi olana kadar dokuz yıllık bir saltanatı, rahatı, düzeni vardı.  En azından merhamet var özünde bu çok önemli.  Çok ihtiyacım olduğu anlarda çok güzel oynatıyor, hele keyfi yerindeyse kardeşiyle kedi gibi yuvarlanıyor koca oğlan : )

Şimdi üçüncü geliyor.  Tabi ki zor olacak bir çok şey var ama üç çocuklu veya yaş farkı az çocuğu olanlara hep söylediğimi kendime söyleyip rahatlamaya çalışıyorum "geçecek, daha tecrübelisin, iki yıl ver, oğlan büyüdü, küçükler kendi arasında takılacak..." 

Ama henüz üç değil!! : )) O yüzden o sürece girmeden yapabileceğim, yapmak istediğim ne varsa hamile halimle olduğu kadar yapmak istiyorum.

16 Şubat 2018 Cuma

3. Hamileliğime İlk Tepkiler


Müdür(Erkek)
İki yıldır müdürün benimle ilgili planları var.  Çalıştığım yerdeki birimlerden birinde spesifik olarak bir konu üzerinde çalışmam için beni ikna etmeye çalışıyor.  Bu iş 8-5 mesai ve kafa patlatmak istediği ve benim kızım çok minik olduğu için, iki yıldır atlatmaya çalışıyorum.  Üç yaşından sonra kessin diyordum.  Haberi alınca hemen bunu söylüyor tabi.

-Seni oraya alamicaz heralde
-Öyle görünüyor hocam...
-E yine iki yıl yoksun!
-Hocam ne iki yılı, kızımda bir yıl yoktum!
-Bize iki yıl gibi geldi eh eh eh
- ehe :/

Ama yine de sağ olsun müdür yardımcısıyla konuşup programımla ilgili gerekli hafifletmeyi yapabileceğimi söyledi.

Müdür Yardımcısı(Kadın)
-Müdür yardımcısıcığım selam.  Nasıl söyleyeyeceğimi bilmiyorum, ben her iki çocuğumu da tedaviyle oldum normalde..
-Hamile misin?
-Ay evet yaaa : ))))

Programımı yeniden düzenleyeceğini söyledi, çok iyidir.

Kankitom
Eşimle Rafet konserinden çıktık gece 12:30.  Konserden bir iki kare attım, kendisi de sever Rafet'i.
-Müsait misin arayacam, bomba bi haberim var.
-Hamile misin?
-Alla alaaaa nasıl bi tahmin ya?!!
Sevinmeler, sevinmeler...

Abim
Nassın iyi misinler falan sonra.
-Eee sana bi haberim var abi.
-Hamile misin ne?
-Annem mi söyledi?
-Yoo, hadi yaa gerçekten mi?!!! Hayırlı olsun gardaşım de diyim : ))

Ofis arkadaşlarım(4 kişiyiz)
-Kızlar ben hamileyim (10 haftalık karnımla, artık giymeye başladığım hamile pantolonumu göstererek)
           Hep bir ağızdan bağırmalar, sarılmalar..
-A: (Coşkuyla mutluluktan dalgalanan çatallanan bir ses tonunda sarılarak) Tebrik ediyorum canım!! ASIL BİZİM ÇOĞALMAMIZ LAĞZIIIIĞM!! Asıl bizim doğurmamız LAĞZIIIĞM!!! : ))

Tez Danışmanım
Biraz gidişattan, tezden filan bahsettikten sonra "Hocam bir haberim var" dedim. Hoca da odasını bir asistanla paylaşıyor. Asistan direk "hamile misin?" diye sordu gülerek.  HAYDAAA!! Bu durum kesin araştırmaya değer.   Evet deyince kızın gülümsemesi dondu resmen.  Hocanın tepkisi de annemden halliceydi.  Hayırlı olsun molsun dedi de... işte yaaane....

Sağol Ryan'ım! Sağol ciğerim..





27 Ocak 2018 Cumartesi

Bir haberim var...

3. çocuğa hamileyim.

Valla olayın özüne, detayına girmeden önce böyle söylenir sadece.  Gelelim detaylara, uyarıyorum, detaylar evrenin bir toz bulutu olduğu zamanlara kadar gidiyor : )) 
Öğrendikten sonraki ilk üç gün ruh halim : ))))

Bende polikistik over (PCO) sendromu var dostlar!  Bilen bilir, bilmeyene özet geçeyim, her ay sağlıklı bir yumurtalama döngüm yok.  İlk menstruasyonumdan beri (lise 2), sadece ilaç içtiğim aylarda döngü gerçekleşiyor.  Yıllardır ilaç içmeyip de adet olabilmem iki-üçtür.  Bir yıl ilaç içmesem  yumurta gelişmiyor yani. Kimisi 'aman iyi işte hiç uğraşmıyorsun' diye düşünebilir, ama tabi ki sıkıntılı bir durum, bir çok fiziksel ve psikolojik sonuçları var yaşamımı etkileyen. O yüzden kendi haline de bırakamıyorum, altı ay kadar süreyle ilaç içip bir kaç ay vücudumu ilaçtan arındırdıktan sonra normal bir döngü için tekrar o bilinen Tarlusal adlı ilacı kullanıyorum.  Neyse ben bunla alıştım yaşamaya, idare ediyoruz. 

(Şöyle serçe parmağımla dudağımın köşesini bir sileyim, temizleyeyim, yolumuz uzun.)

Derken ben evlendim. Tabi durumum çocuk sahibi olmamı nasıl etkiler çok emin değilim.  Bir iki doktor sorun olmaz, tedaviye yanıt alma oranı çok yüksek PCO sendromunda filan falan dedi.  Evlendikten iki yıl sonra da bir ewladımız olsun istedik, denedik, bekledik olamadı.  Tedavi süreci başladı, şanslıydım, bir iki ay sonra gerekli iğne ilaç takvimli saatli ilişki planlamasından sonra ilk bebeme hamile kaldım. Bundaaaaaan, 11 yıl önce tamı tamına 23 yaşımdayken (evet 20 yaşımda evlendim) sarı oğlanı doğurum.  

Durumlar aynı, PCO devam, henüz çok gencim, oğlan akıllı, yüksek lisans yapıyorum ama bir çocuk daha olursa sorun olmaz, iyi olur yaşları yakın falan derken derkeeeen 8 yıl geçti, doğal yollardan hamile kalamadım. Doktoraya başladım ama çok yoruldum projeler ve akademik yaşamdan, bir tembellik bir yılgınlık, süründürüp durdum tezi.  (Hatta taslaklarda "thesis in progress" başlıklı bir yazı var, çeşitli mekanlarda ders çalışırken tezi yazarkenki fotolar filan, kararlıyım, yazıyorum, bitecek.) Böyleyken aldım kolumun altına oğlumdaki tedaviyle ilgili tüm ayrıntıları not tuttuğum defteri, gittim doktora, efenim biz bir çocuk daha istiyoruz, ilkindeki tedavi böyle böyle diye tarihi, saati, miligramıyla yapıldığım iğneleri filan serdim önüne.  Okey dedi doktor, aynı yolu izleyelim, ne eksik ne fazla, sonuçta bir kere yanıt vermiş vücut.  Aynen dediği gibi oldu, aynı süreç aynı sonucu verdi, kara kızım ilkinden 9 yıl sonra dünyaya geldi, hayatımıza renk, şirinlik, güzellik, letafet ve daha neler neler getirdi.  

Tabi ben bu arada atıp tutuyorum:
"Üç çocuk çok iyi yeaaaa!!"
"Bir kız daha olacağını bilsem doğururum haa!!!"
"Ay ne güzel üç çocuğu varmııııış..."
"Ben ilkokul beşteyken anneme yalvarırdım bir kardeşim daha olsun, noolur bir kardeş daha yapın kız erkek farketmez, yapmadılar, bak şimdi abim de yurt dışında, bir bacım olsa ne güzel olmaz mıydı yani?!!"
Bunun gibi üç çocuğa güzellemeler, övgüler, daha neler neler... Ama tabi var mı tekrar tedavi olup o üçüncüyü gerçekten yapacak g.t?? yok afedersin!  Emzirmeyi yeni bırakmışım, 34 yaşına gelmişim, kara kızım resmen büyümüş, gece uykusu-yemeği hiç sorunum yok. Sallıyorum işte..

Yine bir gün ulen ben adet olmayalı da bir ayı geçti yine ha, bir ilaç alayım da döngüme kavuşayım dedim, gittim bir kutu ilacımı içtim.  Normalde 5-7 gün içinde adet olmama gerek, 10 gün oldu, 15 oldu, 20 oldu.  Pöff, bir kutu daha içeyim ben dedim, eczaneye gittim, bir test yapın öyle için belli olmaz dedi eczacı.  Haklıydı... Bi test yaptım, iki çizgi!!!!! O ne ya, silik mi bu sanki, yooo bariz, iki çizgi ne ya? tek çizgi mi hamileydi iki çizgi mi? Hamilelik testlerinin yanılma payı var ya!! Var mı ya? Google'da arattığım şeylere inanamazsınız!!! Kimseye söylemedim, zabbaha kadar uyuyamadım. Sabah hemen kan testi, sonucu öğleden sonra görünce bi çömdüm ofisteki koltuğumun üzerine çıkıp : )))) Başladım ağlamaya, "ben sıçtıııııııııım, böüüüüüğğğğğğğ" : )))))

Akşam herkeşler yatınca, dedim söyle gitsin, tek başıma taşıyamayacağım bir dakika daha bu haberi. "Hayatımızı tamamen değiştirecek bir şey öğrendim" dedim, bana döndü, gözünü bile kırpmıyor, söyledim gitti..

Onun tepkisi de "biz sıçtık!" tarzında bir şey oldu.  Tabi ben sonuçta ondan bir gün önce başlamıştım bu fikirle boğuşmaya, onun daha ilk dakikasıydı, çok bir şey söylemesine izin vermeden, çıktım gittim, yarına daha iyi hissedecektir..

Tayyipçiden daha tayyipçi çıkmam??!!
Sonraki gün, ertesi gün derken bende güneş yüzünü göstermeye başladı, tabi eşimde de.  Kendime bir kızdım "Ne saçmalıyorsun sen ya?!!" dedim, kanser misiiiin ülser misin?!!!! tövbe tövbeeee!!! Çocuğun mu hasta, birinin canına bir şey mi olmuş?!!! Bebekte mi problem var? yooo!! Kendine gel, duymiyim bi daha!!"  Kendimi kendime getirdim. Derken derkeeeeeen, biz bu fikri çok sevdik, çok benimsedik, analık/babalık içgüdüsü, mutluluk yavaş yavaş yüzeye çıktı.

Mümkünse doğuma girene kadar kimseye söylemek istemiyordum ama :P Aman ne biliim, herkes çok sevinir tamam ama annemin ve oğlumun tepkisinden tırsıyordum.  Eşim de üç hafta daha bekleyip doğum gününde ilan edelim deyince, bekledik.  İlk ikisinde de olduğu gibi daha 9 haftalık olmasına rağmen 4-5 aylık bebek karnı gibi şişince kamufle etmek biraz zor oldu ama dün itibariyle anam ve oğlumla başlayarak çeşitli merciiilere durumu bildirdik.  Bir ofis ekibi kaldı, o da şimdi izinde olduğumuz için pazartesiye kaldı.

Genel yorumlar çok iyi, gözleri dolanlar, sarılanlar, destekleyenler çok.  Aslında bir sonraki yazıda çeşitli kişilerin tepkilerini sıralasam gerçekten komik olur.  Ama kilit insan annemi söyleyeyim (kendisinden oğlumun bakımında bir destek göremedik, o zaman çalışıyordu tabi, ama kızımın bakımı için haftada iki gün bize destek oluyor ki bu gerçekten çok önemli),  annem gittikçe soluklaşan ve sönükleşen bir ses tonunda "hayırlı olsun" dedi : )))))) aynı dakika, "bana umut bağlamayın, ben bakamam" falan filan gibi şeyler de ekledi, ki ben zaten ona bu haberi verirken direk kendisinden bakmasını bekleyemeyeceğimizi söylemiştim.

Sarı oğlan da "nasıl yeaa?! gerçekten mi? nasıl bakacaksın anne?! daha cereni çekemiyorsun (bu arada onu çekemeyen kendisi:)))" gibisinden laflar etti.  Ama gün içinde markete gittiğimizde gizlice bana bir metal kutu almış, üzerinde "dünyanın en güzel annesi benim annem" yazıyor. Ay bir sevindim, bir duygulandım. Neyse reaksiyonlar compliation yapayım bir dahaki sefere.

Eeeee durum bu genşler... Yine uzun oldu, belki kopuk oldu bazı yerler, ama daha sık güncellemeye çalışacağım buraları.  Bundan sonra tabi ki bir-iki çocuklu, hamile blogları falan geçmişte kaldı, üç çocuklu analar nerde ben orda :p Instagramda da Ayşe Kucuroğlu fanıyım artık, kendisi çok elit bir işletmeci, modacı, edebiyatçı olmasının yanı sıra, beş çocuklu (BEŞ BEŞ) taş bir hatun!! : )))

Ayşe Kucuroğlu ve çetesi : )) yaaa ya değil mi ama...



15 Ağustos 2017 Salı

Bebeğimi Sütten Kestim...

23 ay sonra kızımı memeden kestim. Keşke bunu yapmak zorunda kalmadan oğlum gibi kendiliğinden bıraksaydı.  Oğlum 18 aylıkken zaten çok az emiyordu artık ben de oluruna bırakınca kendiliğinden bitmişti. Ama minik fare artık kullanıyordu bu işi. Her başı sıkıştığında başlıyordu "anne memmeeee!!" Tabi memede uyuması da ayrı konu.  Bıraktım bırakacağım derken bir iki kez hasta da oldu, hiç bir şey yemediği için emmesi iyi de oldu. Eylülde işe başlayacağım artık bu bağımlılıktan kurtulmam onu da kurtarmam gerekiyordu, neredeyse iki yaş oldu, yeter yani. Oh babe ilk altı aydan sonra eşim de şu resimdeki moddan çoktaaan uzaklaştı :/
Tabi benim için endişeler çok önce başladı.  Nasıl hayır derim ağlarken, nasıl sakinleştirebilirim, uyutabilirim diye baya kafa patlattım ama artık tam kararlı olduğum bir gün ev halkına da ilan ettim bu durumu, destek istedim ve başladık.  Temel argümanım memenin hasta ve yara olduğuydu.  Bir gün önce anneannesini doktora götürmüştük.  "Doktor bana da baktı memen hasta olmuş, ilaç ve krem veriyorum sana, meme verme dedi" dedim. Salça sürmek, tiksinmesini sağlayacak şeyler yapmak hiç istemediğim şeyler, umut vermek de istemedim ama tamamen umutsuzluğa sürükleyip o görüntüyle çökmesini de istemedim. 

1. gün
Sabah uyandı, biraz yatakta oynadıktan sonra istedi ama hemen konuyu değiştirdim, onu da alıp kahvaltı hazırlamaya geçtik.  Zaten gündüzleri bununla baş etmek sıkıntı olmadı pek çünkü oyalayacak bir şeyler sürekli vardı etrafta, yoksa da parka indirdim.  

İlk büyük sınav öğle uykusunda geldi. yaz tatili, evcek geç yatıp geç kalktığımız için öğleden sonra 2-3 gibi uyutmaya çalıştım, tabi ki "memeeee". Uyumayınca vazgeçtim, nasılsa akşam erken uyur diye düşünüyordum, uyumadı tabi, rutini bozuldu, sığınağı elinden alındı, rahatlayamadı bir türlü yavrum.  Ne yaptıysam uyumadı artık gece 12 oldu, "anne memeeee" diye ağladı baya.  Çok şiddetli ağlasa verecektim ama mızmızlanma şeklindeydi. Kitap okudum, hikaye anlattım, ayağımda salladım olmadı. Bizim yatakta bir saat döndü durdu, kafasını ordan oraya koydu ağlaya ağlaya sızdığında saat bir olmuştu herhalde. Sabaha kadar uyanmadı, zaten genelde iyi uyur kuzum.

2. gün
Gündüz uyumadı yine. Ne zaman kucağıma alsam hemen emme pozisyonuna yamsılıyor, memmeee diye. Ben hasta olduğunu söylüyorum sürekli memenin, artık büyüdüğünü memesiz uyuyabileceğini filan söylüyorum.  Anladığını sanmıyordum ama akşam uyutmaya başlamadan sordu" anne memen iyileşti mi?" :((( "yok canım iyileşmedi kuzum, gel biz yatalım" falan dediysem de çok ağladı yine.  Meme vermeme ramak kalmıştı artık o kadar üzüldüm ki haline.  Hatta bir ara kendime kızdım neden bırakıyorum ki emsin dursun işte, taş devrinde nasıl oluyormuş?! Doğala bıraksam nolur 5 yaşına kadar emmez ya!* Kendimle savaşırken daldı gitti.  Gece bir ara uyandı, yanıma aldım, mızırdadı biraz, geri daldı sabaha kadar.
O anlarda geri dönülmez bir yola girdiğimi anladım ama artık, yarın daha kolay olacak dedim, artık iki gün geçti.

3. gün
İşler bir türlü kolaylaşmadı.  Yerli yersiz meme istedi, kucağıma almaya korktum aklına meme gelir mi diye ama onu kendimden, anne kokusundan da uzak tutmamak gerektiğini düşündüm.  İsterse üstesinden geldim ama sık sık sarıldım, kucakladım. Gündüz çok uğraştım uyumadı, gece uyumadan direndi, bir iki damla gözyaşı döktü ama daha erken bir saatte salonun ortasında yerde uyudu.  

4. gün
Evdeyken sıkıntı. Gündüz ben, akşam üstü babası aşağı indirdik. Bu arada rüşvet gırla gidiyor, şekerler, dondurmalar, çikolatalar... O kadar enerjiyle de uyumuyordur bu gündüz.  Çizgi filme de abandık :( Yatağında kesinlikle uyumuyor, yeni bir rutin başlatmak istiyorum, yatağında kendi kendine dalsın, saatini oturtayım istiyorum ama pıt pıt pıt iniyor yataktan, salona geliyor.  Çok yoruldum, rutin oluşturacak gücüm yok. 

5. gün
Artık umudu kesti. Gün içinde sadece iki-üç kez şu şekide bahsi geçti "anne meme veer, ne yiyorsun?" yani ağız alışkanlığı kalmış sadece: ) öyle düz bir tonda istiyor ki hemen arkasından başka bir şey soruyor, vermeyeceğimi anlamış yavrım : ) Herhalde artık gündüz uykusuna veda ettik, ama çok da küçük bunun için diye düşünüyorum. Gündüzleri saati geldi mi istiyor belli ama uyumuyor.  Buna bir çare bulmak lazım.  Bu arada ona bir oda yapıyoruz, bir haftaya hazır olur, o zamana kadar eski gündüz uykusuna dönmezse, odayla birlikte yeni bir uyku rutini de başlatırız.  
Yerde sızdı az önce yine : ) Hiç istemedi meme.  

23 ay emzirdiğim için onun adına çok mutluyum, bugün de kendi adıma mutlu olmaya başladım.  İki yıl sonra artık benim de dinlenmeye ihtiyacım var : )











Ha sağol cnm.. Bez de biter yakında.Ne diyorsun gel bakiim sen şimdi anlat derdini? Evet emzirme bitti... ;)

26 Haziran 2017 Pazartesi

Yönetici İşlemler Becerileri için 6 ay-3 Yaş Aktivite Önerileri

Yönetici işlemler (executive functioning) nedir ?

Diye başlayacağım, içime işlemiş academic writing, didaktik olmadan edemiyorum : ) Yazının %90'ı Harward Üniversitesi'nin Gelişen Çocuk Laboratuvarı'nın Executive Functioning and Self Regulation ile ilgili sayfasından çeviridir.  Sayfadaki 0-14yaş arası için oyun önerileri, biri 10,5 yaşında diğeri 21 aylık olan çocuklarım için çok yönlendirici oldu yıllardır.  Ayrıca bir ara Türkiye'de çok tartışılan Minecraft oyununun da önerilenler arasında olduğunu görünce gözlerimden kalp çıkmasına sebep olmuştur : )  Aslında tehlikeli olan orijinal Minecraft oyunu değil, onun arka planı, altyapısı ve görsellerini kullanıp yaratılan öldürmeli vahşi oyunlar. Ona sonra geleceğiz.

Bu yazıyı uzun zamandır taslaklarda bekletiyorum, üzerinde çalışıyorum. Blog yazmak, iki çocuk ve çalışma hayatıyla çok zor.  Yukarıdaki linkte 0-14 yaş arası için öneriler var, ben başta hepsini çevirmek üzere yola çıktım ama parça parça yazmaya karar verdim, topluca hem yazı çoook uzun olacak, hem zamanım yok hepsini bitirmek için.Ve arkadaşlar, paragraf aralarına bir iki komikli anlamlı resim bulayım da ziyadesiyle akademik olan yazım biraz kolay okunsun sıkmasın diye harcadığım vakti tezi yazmaya harcasaydım, discussion bölümünü yarılamıştım :p  Neyse benim sıkı takipçilerim ne olsa okur zaten, bu kez böyle olsun :)

Yönetici işlemler ve öz düzenleme (self regulation) planlamamızı, dikkatimizi odaklamamızı, yönergeleri hatırlamamızı ve birden fazla zihinsel işlemi başarıyla yürütebilmemizi sağlayan zihinsel süreçlerdir.  Tıpkı çok yoğun bir havaalanında iniş ve kalkışları sorunsuzca kontrol edebilen hava trafik kontrolörleri gibi beynimizin de dikkatimizi toparlamamız, görevleri öncelik sırasına koymamız, amaç belirleyip bunları başarmamız ve dürtülerimizi kontrol etmemiz için bu becerilere ihtiyacı vardır.  

Bu becerilerle değil ama onları geliştirme potansiyeliyle doğarız.  Öğrenme ve gelişim için çok önemli olan bu becerileri edinmek ve geliştirmek hem bireysel hem toplumsal olarak uzun dönemde son derece faydalıdır.  Bu becerilerini geliştirebilmede yetişkinlerin çok kritik rolleri vardır.

6-18 ay arası bebekler için aktiviteler:
Bu aktiviteler bebeklerin dikkatlerini odaklamalarını, işleyen belleklerini kullanmalarını ve temel öz-kontrol becerilerini pratik etmelerini sağlar. Bu aylarda bebekleri dizimize oturtup oynattığımız oyunlardaki tekraralar bebeklerin hatırlamalarına ve basit kurallara uymak için davranışlarını kontrol etmelerine yardımcı olur.
  • Ce-eee oyunları
  • Fış Fış kayıkçı-Sar Sar makarayı gibi hareketli, tekerlemeli oyunlar
  • Saklama/Saklambaç oyunları (Bir örtünün altına oyuncak saklamak, bulmak,daha büyük bebekler kendileri saklanabilir ya da yetişkin saklanıp çocuğun bulması için seslenebilir.)
  • Bloklar sadece üst üste dizilebilir, bir çok oyuncak arasından sadece çiftlik hayvanları bir araya getirilebilir.
  • Yer süpürme, oyuncak toplama, toz alma gibi günlük aktiviteler gösterilip aktiviteler sırayla yapılabilir, böylece bu oyunlar çocuğun ilerideki evcilik oyunlarının temelini oluşturur, işleyen bellek, seçici dikkat ve öz kontrol alıştırmaları yapmalarını sağlar çünkü bu esnada çocuk aktiviteyi ve yapılış şeklini aklında tutup etraftaki dikkat dağıtıcılara rağmen o aktiviteyi tamamlamaya çalışır.
  • Parmak oyunları- Buraya bir kuş konmuş, parmak ailesi, yanaklar, alın, çene ve en son burna dokunulan Annem Bana Araba Aldı Düdüğüne Bastım Düt! 
  • Elinde tuttuğu şeylerin ismini söylemek/sormak, yapılan aktiviteleri anlatarak yapmak gibi basit konuşmalar da çok faydalıdır.
18-36 Ay Arasırası Çocuklar İçin Aktiviteler:

Bu gelişim döneminde çocukların dil gelişimi oldukça hızlı ilerler.  Dili kullanma, yönetici işlemler ve öz düzenleme becerilerinin gelişiminde çok önemli rol oynar.  Dil becerisinin gelişmesiyle çocuklar düşünce ve eylemlerini adlandırabilir, bunlar üzerine yorum yapabilir, kuralları anlayabilir ve böylece davranışlarını düzenleyebilirler.  Bu yaş çocukları ayrıca bir çok önemli fiziksel beceri geliştirirler.  Aşağıdaki aktiviteler çocuğun dikkatini bir amaca odaklaması ve sürdürmesini, gereksiz ve etkili olmayan hareketleri de durdurmasını ve ilk seferinde başaramazlarsa başka yollar denemelerini gerektirir.  Bu bir öğrenme sürecidir.  Bu etkinliklerin bir çoğu sık sık yetişkinlerin hatırlatması ve organizasyonunu gerektirebilir ve çok uzun sürmeyebilir.

  • Top fırlatmak/yakalamak, küçük bir denge aletinde yürümek, bir eğimde yukarı aşağı yürümek , zıplamak gibi mümkün olduğunca çok materyal ve fırsat sağlayın.  İşleyen belleğe biraz daha fazla "challenge" eklemek için belli bir bitiş çizgisine sıra sıra gidip gelmek gibi basit kurallar koyun. 
  • Bu yaş grubundaki biraz daha büyük çocuklar taklit oyunlarından hoşlanabilir.  (Bizde var mı böyle yaptığımı yap oyunları bilmiyorum) Punchinella, Follow Follow oyunu İngiliççe olanlardan.
  • Aktif, fiziksel hareket gerektiren şarkılar : Sar Sar Makarayı, Buraya Bir Kuş Konmuş, Fış Fış Kayıkçı, Ben Bir Çaydanlığım, parmak oyun ve şarkıları... 
  • Birlikte yaşanan olaylar ve etkinlikleri yeniden anlatmak(bu olaylar basitçe bir deftere çizilip bunun üzerine tekrar dönüp konuşulabilir-akvaryum gezisi, tren yolculuğu, deniz kenarı gezisi...), çocuğun hislerini sormak, bundan bahsetmek, yaptığı şeyleri anlatmak veya bunlarla ilgili soru sormak. Ayrıca nesnelerle ilgili konuşmak ve soru sormak dikkatlerini odaklama, hafızalarını geliştirme ve sözcüklerle nesneleri ilişkilendirmelerine yardımcı olur.
  • Eşleştirme ve ayrıştırma oyunları, kuralı anlama ve uygulama adımlarını takip edebilmeleri için çok faydalıdır.  Nesneler(mutfak oyuncakları, toplar, bloklar, arabalar, hayvanlar, oyuncak yiyecekler) renk, boyut ve şekillerine göre ayrıştırılabilir/eşleştirilebilir.  
  • Çalışmalar iki dilli çocukların tek dillilerle karşılaştırıldığında daha iyi yönetici işlem becerilerine sahip olduklarını gösteriyor.  O yüzden siz/eşiniz iki dilliyseniz veya ana dilinizden başka bir dili ileri düzeyde biliyorsanız çocuğunuzla bu dilde de konuşun.  
Şurada 0-12 ay arası çok güzel aktivite önerileri var (İngilizce).

Bu aktiviteler size çok basit gelebilir ama bunları sabırla tekrar tekrar yapmak, çocuğun yapmasına izin vermek, onu beklemek hem fiziksel hem zihinsel bir çok beceriyi geliştirir. Sakinlik, sabır annelikte olması gereken ennn temel iki şey bence. Ayrıca bunlar dışında yapılacak tabi ki yüzlerce şey var, ama bunlar özellikle gelişimde çok önemli yere sahip yönetici işlemler becerilerini geliştirmek için önerilenler.

15 Mayıs 2017 Pazartesi

Dünya Çocuklarının Oyunları


Bilim Çocuk dergisinin Nisan 2013 sayısında dünyanın farklı ülkelerinden çocukların evde veya açık havada oynadığı oyunlarını tanıttıkları bir dosya vardı.  Yıllardır dergiyi açar, bir doğum günü veya parti için oyun seçerim.  Zaten çocuklara bir fikir/kutu/top vermek, bir şey başlatmak yeter, devamını getirmekte, eğlenmekte çok başarılılar. İlk olarak benim favorim Elden Ele Dolaştır oyunu.  Hem oğlumun hem arkadaşlarının doğum günleri için hazırlarız bu oyunu.  Bir kaç kez okula da göndermiştim, deli gibi eğleniyorlar.

1. Elden Ele Dolaştır/Pass the Parcel (İngiltere) 
Yazıda ortaçağdan beri oynandığı söyleniyor bu oyunun.  Öncelikle hediye paketi yapmak için küçük bir hediye seçiyorsunuz.  Diş fırçası, toka, çorap, kırtasiye malzemesi gibi ufak tefek şeyler olabilir.  Bu hediyeyi yaklaşık 10 kat farklı renkli hediye paketiyle kaplıyorsunuz.  O minicik hediye devasa bir pakete dönüşüyor.  Çocuklar çember şeklinde oturur veya ayakta durur(çünkü yerlerinde duramayıp dans edeceklerdir), müzikle birlikte paket elden ele dolaşmaya başlar.  Müzik durduğunda paket kimin elinde kalmışsa o paketin bir katını açar.  Ardından müzik yeniden başlatılır ve oyuncular paketin son katına ulaşana kadar müzik başlatılıp durdurulup devam eder.  Paketin son katını açan oyuncu hediyeyi alır ve oyunu kazanır.  


Oyuna ufak tefek eklemeler yapılarak eğlence/heyecan arttırılabilir. Her kata "Çok yaklaştın!" gibi yazılar, hoplamalı zıplamalı aksiyon figürlü yönergeler (komik bir dans yap, tek ayağının üstünde 10 kere zıpla, bir balon patlat), ya da şekerleme/ bonibon kazandın yazan notlar eklenebilir.     






2. Yüzük Kimde? (Polonya)
Bu oyun için altı ya da daha fazla oyuncu, uzun bir ip ve yüzük gerekli.  Yüzük ipe geçirilir ve ipin iki ucu bağlanır.  Oyuncular arasından bir ebe seçilir, diğer oyuncular ebenin etrafında çember oluşturacak şekilde otururlar ve iki elleriyle ipi tutarlar.  Oyunculardan biri yüzüğü avucunda tutar, ebenin gözleri bağlanır, diğer oyuncular bildikleri bir şarkıyı hep bir ağızdan söylerken yüzüğü elden ele kaydırarak çemberde kaydırırlar.  Şarkı bittiğinde ebenin gözleri açılır ve yüzüğün kimin avucunun içinde olduğunu tahmin etmeye çalışır.  Bilemezse şarkı yeniden başlar, bilirse yüzük kimdeyse yeni ebe o olur.

3. Ortasını Bul (Küba)
Bu oyun için büyükçe bir kağıt, bant ve kalem gerekli.  Kağıda bir daire çizilir ve duvara bantlanır.  Oyunculardan birinin gözleri bağlanır ve kağıdın yaklaşık bir metre uzağına getirilip kendi çevresinde üç kez döndürülür.  Sonra parmağıyla dairenin merkezini göstermesi istenir.  Dairenin merkezini veya merkeze en yakın yeri gösteren çocuk kazanır.

Oyunu çeşitlendirmek için bu kağıda komik bir surat çizilip, ağzı ya da burnu oyuncunun eline verip gözleri kapalıyken doğru yere yapıştırması istenebilir.

4. Komik Yüzler (Japonya)
Japonya'da çocuklar bu oyunu özellikle yılbaşında oynarlarmış  Bu oyunda boş bir yüz resmi ve bu resmin üzerine yerleştirilebilecek kağıttan kesilmiş ayrı göz, ağız, burun ve kulaklar bulunur.  Bu resimler genellikle hazır satılırmış orada.  Oyunu oynamak için oyunculardan birinin gözleri bağlanır.  Başka bir oyuncu yüz yapmak için gerekli göz, ağız burun, kulak parçalarını karıştırarak gözleri bağlı oyuncu için hazırlar.  Bu oyuncu parçaları dokunarak yerlerine yerleştirmeye çalışırken diğer oyuncular gözleri bağlı olan oyuncuyu "sola, sağa, yukarı, aşağı" gibi sözlerle yönlendirebilir.  Sonuçta ortaya komik ifadeli Picasso portreleri çıkabilir : )


5.  Vur Parayı Topla Puanları (Brezilya)
Açık havada oynanabilecek bu oyun için kalınca bir sopa ve oyunculardan bir fazla sayıda madeni para gerekir.  Sopa dik olarak toprağa saplanır ve çevresine bir çember çizilir. Sopanın üzerine bir madeni para yerleştirilir.  Oyuncular birer madeni para alır ve çemberin dışında durup sırayla ellerindeki parayı fırlatarak sopanın üzerindeki parayı çemberin dışına düşürmeye çalışırlar. Bunu başaran oyuncu bir puan kazanır.  Sonra para tekrar sopanın üzerine yerleştirilerek oyuna devam edilir.  Bu atışlar sonunda en çok puan alan oyuncu oyunu kazanır.  (Kaç tur böyle atılacak kendiniz belirleyebilirsiniz)

6. Çubuğu Yakala (Mısır)
Yine açık havada oynanabilecek bu oyun için oyuncu sayısı kadar uzun çubuk gerekir (uzunluğu çocukların karın hizasında olabilir).  Oyuncular aralarında bir kaç adım boşluk bırakacak şekilde çember oluştururlar.  Tüm oyuncular bir çubuk alır, bu çubuğun bir ucunu tutup diğerini çubuk dik duracak şekilde yere dayarlar.  Çemberin dışından bir kişi (anne/baba) "Değişin!" diye bağırır bağırmaz çocuklar kendi çubuklarını bırakıp sağ tarafında bulunan oyuncunun bıraktığı çubuğu yere düşmeden yakalamaya çalışır.  Çubuğu yakalayamayan oyuncular oyundan çıkar ve oyun bu şekilde son bir oyuncu kalana kadar devam eder.  Son kalan oyuncu kazanır.

21 Temmuz 2016 Perşembe

Fissler Vitavit Comfort Düdüklü Tencere 6.0 Lt + 2,5 Lt Tencere

Şimdi ne alaka demeyin dostlar, durun, sözlerime kulak verin!! : )) Çok şairane hislerle ve amaçlarla başlatılmış bu blogda nereden çıktı ürün tanıtımı demeyin sıkı takipçilerim (!) Bu tanıtımı firmadan bir beklentim olduğu için veya bloğum bu vesileyle biraz aktifleşsin amacıyla yazmıyorum.  Yorumu tencereyi aldığım siteye de yazacağım ama burada daha detaylı yazayım istedim. Çok fazla para veriyorsunuz, haliyle her kaynaktan dönütleri almak istiyor insan.

 Düdüklü tencere konusunda epeydir düşünüyordum : ) İndirim bekledim olmadı, fırsat kolladım yapamadım, en son aldığım sitede birkaç indirim bir araya gelince fiyatı benim için çok uygun oldu, tam başlıkta yazan, aşağıdaki modeli aldım.


Tencere, kullanma kılavuzunda yazan öneriler uygulandığında tam sonuçlar veriyor.  Küçük tencereye büyüğünün kapağı da uyduğu için günlük yemekleri de küçük tencereyi düdüklü olarak  kullanarak yapmak mümkün.  İlk olarak börülce pişirdim, gösterge hazır olduktan sonra 5 dakika tuttum, ve çok güzel pişmişti.  Sonra taze fasulye yaptım.  Önce tenceredeki max göstergesine dikkat etmeyip çok doldurduğum için tencere tam kapanmamış, gösterge bir türlü hareket etmeyince, açtım, tekrar yerleştirdim içindekileri, 7 dakikada lokum gibi oldu. Son olarak dün yeşil mercimekli sebzeli bir yemek yaptım, 12 dakikada pişirdi.  Çalışan bir anne olduğum için  pişirme süresinin kısalığı çok önemli.  Tabi ki vitaminlerinin korunması da çok iyi.  Piyasadaki diğer pahalı klipsli filan ürünlere hiç aldanmamanızı öneririm.  Bu tencere basınçlı pişirici olarak geçiyor zaten, içindeki havayı tamamen boşalttığı için bu kadar kısa sürede basınçla pişiriyor.
Kullanımla ilgili bir video da çekmek istiyorum çünkü ben araştırırken bu konuda sadece bir tane Türkçe video görmüştüm, o da sağ olsun aydınlatıcı olmuştu : )


Güncelleme: Bir güncelleme yapayım, son durumu paylaşayım istedim.  Düdüklüm bir yıldır elim ayağım dostlar! Yani bi omlet yapmıyorum, kalan tümm öğünlerde neredeyse her gün kullanıyorum.  Yalnız bir konuya dikkatinizi çekeyim, birkaç ay önce kapaktaki kontrol panelinin iç kısmındaki minik siyah valf contası yırtılmış, haberim yok, tencere basınçlı pişirmeye geçmiyor! Aradım müşteri hizmetlerini, tarifle filan problemi anladık.  Bana servisin numarasını verdiler, whatsapptan görüştük ve kargo dahil 23TL'ye yenisini gönderdiler.  Yıkarken çok dikkat etmek gerek, ayrıca hem çok doldurmamak, hem de kemikli et çorba filan haşlarken keskin parçalara dikkat etmek gerek.  Ben zaten bu konuların hepsine çok dikkat ediyordum, nasıl oldu anlamadım, garanti kapsamına girmemesi kötü tabi.  Yaklaşık 400 kullanım/2 yıl sonra lastik de değişecek. Servis Whatsapp tlf: 0542 8964225

Bir de pişirme süreleriyle ilgili bir kaç bilgi vereyim.  Malum Fissler'imiz Aleman yapımı, kullanma kılavuzunda geyik gulaş, karaca sırtı, milano lahanası gibi elit bir seçki sunmuşlar ama Adanalı gözler bir patlıcan tava, bir boyun/kelle, bir kuru fasulye pişirme süresi arıyor, bulamıyor.  Ben bir kaç fikir vereyim siz artı/eksi bir iki dakika ayarlayın artık.
  •        (Etsiz) Patlıcan tava, taze fasulye, bezelye, bamya: Yeşil gösterge çıktıktan sonra 7 dakika, kademe 1. (Etli ise önce eti biraz kavuruyorum, sonra yine aynı, 7-8 dakika)
  •        Kuru baklagiller: Yeşil gösterge çıktıktan sonra (YGÇS) 13-14 dakika, kademe 2.
  •        Kemikli et, boyun, kelle: YGÇS 20 dakika, kademe 2.
  •        Yapraklı bitkiler, enginar (soyulmuş-doğranmış): YGÇS 4-5 dakika, kademe 1.